Eşimle birlikte gittiğimiz ilk ve şimdilik tek yurtdışı gezimiz 2011 nisan ayındaki Yunan Adaları turuydu. Nisan ayını seçme sebebimiz daha az maliyetli olmasını sağlamak ve en önemlisi benim yaz aylarını kazıda geçirmemdi. Tur güzergahımız Kuşadası hareketli üç günlük Patmos - Girit - Santorini - Mykonos ve Atina (Pire)'yı içeriyordu. Kötü bir yanı adalarda kalma süresinin kısa olmasıydı.
Kuşadası'nda gemiye binerken başlayan sağanak yağış şemsiyemiz olmasına rağmen bizi sırılsıklam etmeyi başararak, hoşgeldiniz karşılaması düzenledi bize. İlk iş üstümüzdekileri değiştirip gemiyi gezmek oldu. Gezinin en güzel şeylerinden biri de üç gün boyunca telefonlarımızın kapalı olmasıydı.
Yemek salonunda yuvarlak büyük masalara karışık oturuluyordu, biz genellikle yabancılarla oturmayı tercih ettik. İlk gün Kanada'dan okul gezisi olarak katılan gençler ve öğretmenleriyle oturduk. Bizim okul gezilerimiz en fazla Kapadokya'ya kadar olduğu için, baya imrendim. İkinci akşam da Brezilyalı bir çift ile aynı masayı paylaştık. Çok sıcak bir çiftti. Bize Kayseri'ye gittiklerini söylediler ve Brezilya'ya gidip gitmediğimizi sordular. Kayseri'ye bile yeni gitmiş biri olarak utandım. Brezilya'ya vizelerin kalktığı için gelme ihtimalimizin olduğunu hatta en kısa zamanda gelmek istediğimizi söyledik (!) :)))
Yolda gördüğümüz bu kuş yuvasına benzeyen yapı çok ilginç. Sonradan öğrendiğimize göre, trafik kazasında ölen kişinin öldüğü yere böyle bir şey yapılıyormuş,içinde de ölen kişinin fotoğrafı vardı. Her yıl burada anılıyormuş.
Adanın en tepesinde bir manastır vardı ama biz kısıtlı süremiz olduğu ve uzak olduğu için oraya gitmedik bunun yerine sahilde oturup bir şeyler içmeyi tercih ettik. İçeceklerimizi aldığımız kafenin ismi Meltemi'ydi. Eşim (bundan böyle ismiyle hitap edilecek) Yavuz, Meltem'in bizde bir isim olduğunu söyledi ama kafe sahibi beklediğimiz ilgiyi göstermedi. Sanırım bizim gibi birçok turist de aynı şeyi söylemiştir.
Sağda solda, dergilerde gördüğümüz o ünlü Santorini fotoğrafları Oia köyünden oluşuyor. Orası Thira'ya göre biraz daha turistik bir yer.
Daha önceki çalışmalarımız sonucunda Thira'dan Oia'ya yarım saatte bir otobüs olduğunu öğrenmiştik. Ama o gün pazar olduğu için planlar değişti :) Yine de biraz daha fazla bekleyerek otobüsle gittik, ama 3 - 4 kişilik grupsanız taksiyle de gidebilirsiniz.
Dönüş yolunu 500 küsür basamak inerek yapmayı denedik, basamaklar çok geniş olduğu için daha da yorucu oldu. Ama manzara ve güneş batımı görülmeye değerdi. İniş ve çıkış için merdivenleri denemek istiyorsanız eşek pisliği kokusuna ve üstüne basma riskine karşı hazırlıklı olun.
İlk akşam kokteyl eşliğinde canlı müzik dinledik. İkinci akşam fark etmeden 'Happy Hour'a denk geldiğimiz için bizim masada içkiler iki bira ve iki kokteyl oldu. Üç gece birer kokteyl ve bira, gündüz de kahve içmemize rağmen 100 eurodan 10 euro falan arttı, çıkışta hesabı kapatırken iade edildi.
Mykonos ve Atina ile devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder