2 Temmuz 2013 Salı

Heybeliada

Heybeliada'ya Bostancı'dan gidebileceğiniz gibi Büyükada'dan da geçebilirsiniz. Biz Büyükada'ya gittiğimizde bir gece kaldıktan sonra ertesi gün vapurla Heybeliada'ya geçmiştik. Yalnız vapur saatleri çok sık olmadığı için önceden bakmanızda yarar var. Büyükada yazısında vapur tarifesine ulaşabileceğiniz bir link eklemiştim. Biz adada vapur saatinden dolayı sadece bir saat kalabildik ve hızlı bir gezi oldu.



Adaya inince yine yaptığımız ilk iş bir harita (kroki) edinmek oldu, fakat buradaki harita Büyükada'ya göre daha kötüydü. O yüzden sürekli kaybolduk. İlk önce adanın daha uzak yerlerine, arka taraflarına gitmek istedik ama harita yüzünden sadece Heybeliada Sanatoryumuna ve Çam Limanı Koyuna kadar gidebildik.  Hani Yılmaz Erdoğan'ın Kelebeğin Rüyası'nda görülen sanatoryum. Biz gittiğimizde kötü bir haldeydi, o yüzden sanırım, fotoğrafını bile çekmemişiz. Ama aşağıdaki fotoğraf sanatoryumun hemen önü, ben de krokiyi çözmeye çalışıyorum.


 Sanatoryuma giden yol


Sanatoryumdan biraz daha ilerlediğinizde Çam Limanı Koyuna ulaşıyorsunuz. 


Bizim asıl hedefimiz adanın diğer tarafındaki Değirmen Burnu Koyuna gitmekti, ama elimizdeki krokiye göre sürekli kaybolduğumuz için merkeze geri döndük. 



Kamariotissa Bizans Kilisesinin bir bölümü, bu alan günümüzde Deniz Kuvvetlerine dahil olduğu için giriş yasak


 Heybeliada'da da Büyükada'da olduğu gibi çok güzel konaklar yer alıyor. İşte onlardan birkaçı;







Ayrıca Heybeliada'da İsmet İnönü'nün evi de bulunuyor, burası müzeye dönüştürülmüş. İçini gezebiliyorsunuz.












Büyükada

Prenses Adası olarak da bilinen Büyükada'ya Bostancı'dan vapura binerek gidebilirsiniz. Vapur seferlerini  burada bulabilirsiniz. Biz adaya mayıs ayında haftaiçi bir gün gitmiştik. Hem sezon dışı olması hem de haftaiçi olması sebebiyle ada oldukça sakindi. Özellikle cafe-bar tarzı mekanların akşam 6 -7 gibi kapanması sebebiyle biz yemek yedikten sonra otelimize dönmek zorunda kaldık. Yemeğimizi deniz kenarındaki restoranlardan birinde yedik. Tavsiyem önünüze gelen ilk restorana girmeden önce yan yana dizilmiş yerlerden fiyat araştırması yapmanız ve size en cazip gelene girmeniz. Bu arada burada en çok dikkatimi çeken şey çok fazla Arap oluşuydu, hatta yemek yediğimiz yerdeki çalışan garson da buraya çalışmak için gelmişti.

Adayı ister faytonla, isterseniz de bisiklet kiralayarak gezebiliyorsunuz. Biz bisiklet kiralamayı seçtik fakat bunun birkaç dezavantajı olduğunu belirtmek isterim. Faytoncular arabaları çok hızlı ve dikkatsiz kullandıkları için sizin sürekli kendinizi onlardan korumanız gerekiyor. Ayrıca adada birçok yer yokuş olduğu için eğer sık bisiklet kullanan biri değilseniz akşam ağrıdan uyuyamıyorsunuz.



Adaya gidip bisiklet kiraladıktan sonra bizim ilk işimiz bir ada haritası (kroki) edinmek oldu, bu şekilde nereye gitmeniz gerektiğini daha iyi görebiliyorsunuz. Yalnız şunu da aklınızda bulundurmanızda fayda var, elinizdeki kroki birebir planı yansıtmayabiliyor, biraz da hislerinize güvenmeniz gerekiyor. Yoksa bizim gibi adanın tek çıkmaz sokağına girip kaybolabiliyorsunuz. Gerçi o zaman da ada halkı size yardımcı oluyor merak etmeyin. 






 Adada birbirinden güzel konaklar ve birçok tarihi yapı var.







Bunların başında adanın en yüksek tepesi olan, Aya Yorgi tepesindeki Aya yorgi Manastırı geliyor. Bu tepeye çıkış oldukça zahmetli, bisikletleyseniz yokuşu bisikleti kullanarak çıkmaz zor. Biz bisikletler elimizde yürüyerek çıktık.Öyle olunca hem bisikletin ağırlığını hem de kendinizi taşımak oldukça yorucuydu, bu yüzden  dinlene dinlene neredeyse yarım saatte yukarıya ulaştık. İnişe gelince, bisiklet üstünde çok hızlı ve keyifliydi. Eğer fayton kiraladıysanız tepeye yine yürüyerek çıkmanız gerekecektir, çünkü faytonlar yokuşun aşağısındaki meydanda bekliyor. Her iki koşulda da yorucu ama kesinlikle görülmesi gereken bir yer. 


Yukarıya çıkan kişiler ellerindeki makaraları bir dilek tutup aşağıya atıyorlar, eğer ip sonuna kadar açılırsa dileğiniz olacak demekmiş. O yüzden yol boyunca  kenardaki çalılara takılmış uzun ipler ve dallara bağlanmış kumaş parçaları görebilirsiniz.



Ve tepeden görünüş;


 İşte Aya Yorgi Manastırı;



Aya Yorgi tepesinden indikten sonra görmeniz gereken bir diğer tarihi yapı Aya Yorgi tepesine yakın bir yerde olan Rum Yetimhanesi



 Burası şimdilerde metruk bir halde bulunan tamamen ahşap bir bina, biraz da ürkütücü.



 Eğer adaya yaz aylarında giderseniz adanın arkasında birbirinden güzel plajlar var, burada denize girebilirsiniz.

30 Nisan 2013 Salı

Yunan Adaları Vol.2

Sabahın köründe Atina'daydık. Dikkat edin limandan daha çıkmadan taksicilere takılıyorsunuz. Akropole taksi ile gitmek istiyorsanız aklınızda bir fiyat olsun, taksiciler tutturabildikleri fiyata götürüyorlar. Siz internetten günsel fiyatları öğrenin derim. Bir diğer gidiş yöntemi de yaklaşık 20 - 25dk. yürüyüp metroya gitmek, metrodan aktarmayla akropole ulaşmak. Liman çok büyük olduğu için ve 5 - 6 kapısı olduğu için, hangi kapıdan çıktığınıza mutlaka dikkat edin. Sonra bizim gibi gemiyi karşınızda görsenizde ulaşmakta zorluk çekersiniz. 

 Biz Akropole çılgın bir taksici ile gittik, 15 euroya anlaştık ama kendisi bize ısrarla 80 euroya Atina turu satmak istedi ve inene kadar da ısrarcıydı. Türk olduğumuzu öğrendiğinde 'Paşam' deyip durdu. Bir önceki yazıda söylemiştim, Yavuz mapsten haritalar çıkartmıştı. Taksici bizi farklı bir yola sokunca, Bakın bende harita var, Ben burdan takip ediyorum şeklinde kibarca uyardı :))


Pire'ye çok erken saatte geldiğimiz için hiçbir yer daha açılmamıştı, etrafı dolaşarak vakit geçirdik. Müze de pazartesi olduğu için kapalıydı, giremedik. Yoğun ısrarlara rağmen biz Akropol turu da almadık. Arkeolog olduğum için Yavuz'da benim engin bilgilerimden yararlandı (!) :)))


Akropolis en çok görmek istediğim yerlerden biriydi, burasının  bizi adalardan daha çok etkilediğini söyleyebilirim.


Parthenon'da arkeolojik çalışmalar hala devam ediyor. Derslerde slayt olarak gördüğüm yerleri canlı görmek gerçekten çok farklı bir duygu. Tapınakları hala tüm görkemiyle karşınızda görüyorsunuz.



 İşte Hephaisteion:



Akropolden aşağıya inip Monastiraki Meydanı'na doğru yürüdük.


Monastiraki Meydan'ında metro girişi var, dönüşümüzü metro ile yaptık. Tabelalarda Yunanca yanında İngilizce de kullanıldığı için zorluk çekmeden metroyla Pire limanına ulaştık.




Biraz önce de bahsettiğim gibi liman çok büyük ve birçok kapısı var. Biz en uzak kapıdan giriş yaptığımız için gemiyi görmemize rağmen bir türlü ulaşamadık, kalkış saati de yaklaştığı için stresliydi.


 Bu kadar koşturmaca sonunda güvertede dinlenme...


Mykonos, gece eğlencesiyle ve çıplaklar plajıyla ünlü ada;  biz mevsim sebebiyle bu çılgınlıklara denk gelmedik. Ama tek gemi bile adayı doldurmaya yettiyse sezonda nasıl oluyor düşünmek istemiyorum.


 Burada çok dar sokaklar var, bir evin balkonundan karşıdaki evin balkonuna çok rahat geçebilirsiniz.



 Mykonos'un en turistik yeri yel değirmenleri ve küçük venedik olarak anılan deniz kenarındaki evler




 Bu yediğimiz döner benzeri bir şeydi, Pita ekmeği arasında tavuk döner, patates kızartması ve haydariden oluşan bir sostan oluşuyor. Çok lezzetli ve uygun fiyatlı bir yiyecekti. Tavsize ederim.




Adalarda içtiğimiz biralar ile ilgili fikirlerimiz; Heineken ve Mytos iyi, Amstel vasat.

Tüm bu gezi bize vize alışveriş vs dahil toplam 2000 tl'ye mal oldu. Gemi turu sezon haricinde gittiğimiz ve erken rezervasyon yaptığımız için herşey dahil kişi başı 99 euroya geldi.